2 Ağustos 2010 Pazartesi

the Fall

Dostlar, Uzun zamandir evde beklettigim, “yanina guzel bir hazirlik yapmadan kafa rahat etmeden izlemeyeyim su filmi” diye sakindigim “The Fall” filmini izledim sonunda. Bir Pazar aksami, yapilacak bir sey yok, elimde uzun zamandan sonra manava gelmis washington portakali, koyayim dedim su filmi.. Haftasonu da fena gecmemis hani, keyfim az cok yerinde; guzel bir film uzerine patlatsak bu hafta rahatca gecer diye dusunerek.

Tek sikinti; filmi yalniz izledim dostlar. “Vay anasini! Yuh aq!” tarzi yorumlari yalniz yapmak kesmedi ondan yazayim dedim, hem tekrar mahiyetinde kafayi toplamak hemde abi cok farkli kafalar vardi diye anlatmak icin.. Ustelik bu sefer kaynaklari da okumadim internette, dur dedim ben kafamdakini yazayim, sicarsak sivayacak birsey buluruz diyorum.. Bu arada telefonlar, takilmalar ve altyazi sikintisindan cok yavas izledim filmi, ondan bu kadar detaya sarmış olabilirim.. Dolayisiyla size izlediginizi varsaydigim filmi anlatacam yeni bir sey degil. Ha izlemediysen okuma artik yazimi, sana degil o zaman, spoiler icerir bozar keyfini...

Bak bundan sonra komple “the fall” spoiler---- kitleleri hedeflemiyorum oylesine yaziyorum sadece izlerken konusmadigim icin ve son kez uyariyorum... izlemediysen okuma..

------ Spoiler ------
Oncelikle bu hafta izledigimiz cok cok iyi sinifinda yer alan “inception” adli filmden sonra bunu izlemek iyi oldu. Inception da gorsellik, fikir ve senaryo orgusu iyiydi ama daha fazla derinlik daha fazla sembolizm daha fazla felsefe bek
ledik ya, tam kesmedi gazimizi dedik ya, bu filmde detaya ve sembole doyduk.. hatta bir ara vizyon karsisinda zevkten kahkaha attim, adam ne yapmis be abi.. Ha diyecegim sudur ben kendi anladigimi yaziyorum, uzman degilim gotumden uyduruyor da olabilirim, sictiysam kusura bakmayin..

Direk giriyorum detaylara dostlar, oncelikle oyunculuk ile baslayalim.. Kucuk kiz dokturmus filmde abi, bu kadar dogal bu kadar keyifli bir oyunculuk gormedim.. Ingilizce aksani, kelime dagarcigindaki yetersizlik, tek kolunu kullanarak yaptigi el hareketleri efsanevi... Bayildim kiza, kim bulduysa ellerine kollarina saglik...

Masal olayi bambaska, gercek vs masal iliskisi cok cok iyi yapilmis.. Hatta bir ara masal kimin masali diye kitlendigim anlar oldu. Soyle ki, adam “indian” diyerek kizilderili adam koyuyor filme, kendisi kovboy ya, kiz zayif ingilizcesi ile “hintli” yapiyor onu.. Yani masali adam anlatiyor ama kizin anlayışı ve bakis acisiyla izliyoruz, bir kac yerde yine bu yasaniyor baya iyiydi.... En sonda zaten kiz “benim hikayem de boyle olmaz” diyor ya kimin hikayesi iyice karışıyor orada... Adam git başkasindan dinle happy ending istiyorsan olayi da cok iyi...

Karakterler bir efsane.. Darwin, ki kendisini grubumuz icinde saygiyla anariz, cok ince sekilde dokundurulmus.. Bilirsiniz, Darwin’in bir ogrencisinden “ilham aldigi” aslinda olayin ogrencisinde oldugu soylenir. Yandaki maymun aslinda herseyi soyluyor kendisi de krediyi aliyor ya, cok cok hosuma gitti. Onun maymun olmasi ayrica iyiydi.. hele hele maymunun durdugu kaseden cocugun cikmasi tecavuz gibi oldu, maymundan gelme kafasi bu kadar mi guzel verilir emegine saglik..

Gelelim daha ince olaylara: Kelebek kafasi.. Bilirsiniz kelebek ruhun yeniden dogusunu, reankarnasyonu simgeler. Dusus, intihar vs yeniden dogus kafasi ile kelebek bu kadar mi guzel koyulur ortaya be abi.. Ince ince alttan kelebek vardi tüm filmde.. hayran birakti bravo..

Kelebek demisken hemen sahne gecislerine geciyorum, kelebegin adaya donustugu sahne, kahve dokulen ortuye basilan elin kana gecisi, agactan adam cikmasi ve daha nice gecisler efsanevi idi. Hay aq diye bagirdim tek basima evde.. bir gorsel sov yaratti.


Dinsel ogelere deginmek gerekirse, ruhu temizleme ve arinma kafasi farkli dini
sembollerle nasilda güzel verilmis alttan.. Sayarsak bir kacini: hristiyanliktan aldigi kilise ve ekmek parcasi sahnesi vardi mesela, ruhun arınması için yenirmiş, kiz o kadar saf ki ruh kelimesini bile bilmiyor düşünün. Musevilikten gelen çöl geçme ve su bile içilmeyen oruç benzetmesi. Sonrasi daha da efsane: Sans eseri yine bu hafta sonu Nat Geo da “Tabu” adli belgeseli izledim. Uyusturucu ve toplumlardaki etkilerinden bahsediyor izleyin. Neyse, Hindistan da Şaman kafasindan bahsediyor belgeselde, olay su, adamlar sabah aksam surekli “uyusturucu” tüttürüyorlar, nedeni ise ancak bu sekilde ruhlari dünyevi bosluklardan ariniyor ve dogru yolu görüyorlar. Simdi bu Şamanlari ben bir gun once izleyip üzerine bizim agactan cikan adami gorunce dedim bu Şaman. Ki zaten oyle cikti, adam yeşil otlara dogru koştu, zehirli denilen kagidi yedi, ve ayin başladi. Müzik dans ve şarkıcı lider tam bizim belgeseldeki şamanlarin aynisi.. Cok cok süper vermiş Şaman kafasini adamlar yeşil otlar uzerinde kendinden gecti ve sonra adamin uzerinde harita belirdi ve dogru yol gorundu.. Super.. Sonra yine arinma uzerine Mevlevi kafasi vardi. Tam ayni mantik diye biliyorum ruhun arinmasi. Baya iyi..

Filmde portakalin kullanilmasi da cok hostu bizler icin.. Hele yasli adamin portakali alip disleriyle oyun yapmasi efsanevi “godfather” sahnesine super bir göndermeydi.. Her zaman cok hos bulurum o sahneyi koskoca Godfather saklabanlik yapar ve birkac saniye sonra ölür.. Adam resmen film icinde film övmüs, ayni şaklabanlık yapıldı ve adam öldü sanki... Süper. Sinema göndermelerinin en mükemmeli filmin basinda, anahtar deliginden gelen gölge yansimasi ve ters gorulen gölge olayı idi. Sinemaciligin baslangicina saygi duruşu yapmış adam.. Bravo! Ki sonra eski film görüntüleri ve chaplin ile saygı duruşuna devam etmiş.

Başka ne diycektim lan, ha mekan ve müziklere yorum bile yapmiyorum bile yuh dedirten yerler vardi. Bir senfoni sanki butun film devam etti, Mozart miydi neydi bilmiyorum, cok hostu. Renkler acilar felan mest etti beni, sanki fotograf gibi kare kare hesap edilmis gorseller kac yilda cektiler bu kadar yeri bilmiyorum. Yada bilgisayar hilesi mi lan bunlar? Sikerim ha.. Mekanlarda bir kac kez gecen labirent kafasi da guzeldi, hayat labirent düşüş ve ölüm kurtuluş kafasi gibi geldi bana.. Ruyalar ve labirentler kafasini inception dan aldik bu hafta, krediyi kime verecez bilemedim simdi..

Düşmek üze
rine hic girmiyorum herkes ayri şekilde düştü cok efsanevi düşüşlerden; kolenin oklar uzerine düşmesi bir destan da vardi diye biliyorum. Düşme kafasinin insanlik tarihinde Adem Havva hikayesi ile başlamasi da konunun çok derin yerlere gittiğini söyleyebilir, o zamandan beri düşüş var ve belki aşk da var. Herkes de düşerek öldü gibi geldi bana ama emin degilim.. Kizin düşüşünden sonra gelen abuk görseller ise resmen ucurdu beni, kilitlendim. Masalin biterken adam ve kız arasinda yasananlar mutlu son olmasi olmamasi ve tüm bunlarin gercek hayatta bir aşk hikayesi ile bağlantili olmasi...

Neyse gunlerce yazarim ama yine de anlatamam gibi geldi simdi filmi.. Baska türlü birsey cünkü... 10 verdigim filmler azdir, her birinde takacak bir yer bulurum, masal kafasini hayal dünyasini da cok sevmem bilirsiniz.. Ama bu film olmuş.. 10 degil 11 olmuş... Olmayi birak sanatin zirvesine vurmuş, bir sanat eseri kıvamında.. Hatta o maske kafasi da bir sanat eserinden galiba, bir resim miydi neydi?

Size daha nice temiz ruhlu gunler dilerim..
Osman

4 yorum:

  1. Aklına sağlık Osman'cım, iyi hatırlattın, ben de daha 3-5 gün önce izledim...

    YanıtlaSil
  2. kendimi bir an inci sözlük'te sanıp "özet geç piç" diyesim geldi.

    YanıtlaSil
  3. Adam hakli beyler.. Uzun yazmisiz.. Ancak bir portakal atasozu ile durumu aciklayayim: "istemiyorsan okuma abi! Aee!" :)

    YanıtlaSil
  4. kaşımı kaldırarak aynen aynen diyorum osman'a!

    YanıtlaSil