5 Ağustos 2010 Perşembe

Shutter Island - Scorsese's Fire



Dostlar inceptiondan sonra begendigimiz filmleri yazma kafasina girdik hadi hayirlisi... Bu sefer size averaj Turk izleyicisinin
hakkini yediği fakat benim yine yerimde duramadan izledigim cok cok iyi bir filmden bahsedecegim: Scorsese’nin Shutter island’i son bir kac yilin sinemada izledigim en enteresan filmi belki de...

Yanliz filmi izleyeli cok oldu dostlar, o yuzden bu sefer biraz kaynak götüm durumlari olabilir, yada isimleri hikayeyi hatirlamak için bir kaç yeri okuyabilirim.. Ha plagiarism derseniz, sikayet edin lan.. yada istemiyorsaniz okumayin, ki bence internet uzerinde plagiarism (turkcesi ne ya bunun?) kavrami cok farkli boyutlara geldi.. Bunu da open source & paylasim kafali sevgili dostlarim bir yazsa da biz de okusak...

Neyse filme donuyorum yine full shutter island spo
iler, izlemediyseniz okumayin, sonunu da soyleyecegim cunku...

Spoiler starts---- (okumayin bakin bok edecegim filmi)-------

Simdi öncelikle dikkatinizi cekerim, film bir kitap uyarlamasi.. Ve sinema tarihinde kullanilmis siradan gorunen bir senaryoyu alip, Scorsese dehasi ile cok ufak hamleler ile seyirciyi yerden yere vuracak tabiri caizse, devreleri attiracak bir film haline getirmis... burada ince detaylara cok giremeyecegim fakat genel orgu uzerine yapacagim yorumlarimi...

Film genelde karanlik cekimler ve sikintili bir atmosfer ile basliyor ve hemen hemen hep oyle devam ediyor. Adamimiz Leo, bir polis olarak basliyor ise, ortagi ile beraber arastirmaya basliyorlar cinayeti, sanki sikintili bir tuzak dönüyor etraflarin
da, yeterli detaylari bulamiyorlar, hersey onlardan gizleniyor, korkutuluyorlar falan... Cok onemli bir hasta ve doktoru kayip, ulan bir oyun oynuyorlar diyorsunuz.. “cok akilli sinema izleyicisi”, “abi bu bizim polislerde bir yamuk olmasin” diye kıllanmaya basliyor...

Filmde flashbackler cok cok iyi kullanilmis, resmen bir şölen... oyle ki Leo (teddy dainels) in sikinitili durumunu WW2 da yasadiklarina ve karısının kaybına bagliyoruz önce, ulen diyoruz adam sapitmis biraz normaldir. Bu arada ww2 nin hikayesine bilare deginecegim... Burada hava da bozuk ada zaten deliler yurdu, adamda bir sikinti zaten makul karşılaniyor. Ancak filmin ilk vurucu sahnesi, polis dostlarimizin bir deli hanim kiziyla gorusmesi sirasinda yasaniyor. Kadin su istiyor, filmde ilk defa su verirken bir gariplik oluyor ve dolu gelen su bardagi bos mu boş su doluyor mu neyse ne o şekilde o su iciliyor?! Orada bir gariplik oluyor. Bundan sonra ise siradan seyirci ile kafasi acik sinemaci dostlar ayriliyor..

Ilerleyen sahnelerin tamami psiko gerilim kliseleri icinde devam ediyor, herkes yok ha katil Leo(Teddy) yok ha degil derken, garip aksiyon ve kosusturma sahneleri sonunda bir sizofreni klisesi ile aslinda katilin kendisi oldugunu ayni kisi olduklarini ve yaşadığı cok buyuk travma oldugunu ogreniyoruz.. “Aaa ben tahmin etmistim, ulen son dakikaya kadar merak ettirdi emin olamadik eheheh” laflari arasinda, hoop diyorum “o kadar da degil lan” aynen geriye donuyorum.

Bardakla su sahnesinden kafasi acik sekilde düşündürdükleri ve filmi şimdi bir de bu açıdan yaziyorum. Dostlar, su bardagi ve su sahnesinden sonra, cok ilginc bir sekilde, filmin her noktasina su damgasini vurmaya basliyor. Bastan beri “ada” hali dolayisiyla gorup de dert etmedigimiz bu su manyakligi, o sahneden sonra doruga ulasiyor.. Gunlerce durmayan yagmurlar, firtina sel felaket, yuz yikama sahneleri su icme sahneleri mukkemel sekilde koatik bir ortam yaratiyor. Karakter rüyalarinda da suyu goruyor. Haa “su” demisken ta
bi yine sinema sever dostlarim dikkat etmistir, suyun oldugu yerde “ates” de eksik olmaz. Suyu kafaya takmamiz ile ayni dakikalarda bu sefer “ates” de filmin icinde simgesel bir sekilde ortaya cikiyor. Mum isigi, sömine alevi, surekli çakmak ve sigara yanışı sahnelerini hatirlarsiniz.. uzerine magarada ateş yaninda geçen zamanlar, ve ateşli patlamalar.. yanginlar.. ruyada ates ve su gorselleri.. Ulen sonradan gördüm afişte bile ateş var!

Bu ates vs. su kafasini aklinizda tutun, 2 tane trajik flashback e geri donelim. Oncelikle adami bu hale getiren ailevi dram. Yaw o sahne daha ne kadar trajik cekilebilir.. Kadinin kaybi diye düşündüğümüz olay neye bağlandi, muhteşem.. O caresizligi, o trajediyi ve kaosu bu kadar zaman sonra bile gozumun onunde, unutmuyorum. Ve o sahnede yine su.. Simdi suyun neden kritik oldugunu anliyoruz, yada suyun tarihsel sembolik ozelligini “atesi sondurme hayati durdurma” durumuna bir gönderme bile olabilir. Bir de WW2 hikayesi var, kahramanimiz savas esiri olarak teslim alacagina Nazi askerlerini direk vuruyor, suçlu olup olmadiklarina bakmadan (yargilamadan). Yine manyak kafada bir sahne... Burada da hatırladığım kadari ile sanki ateş ve su kullanilmisti, sonra yangin mi cikiyor, yukaridan su puskurtuluyor, oyle bir sey olmustu diye hatirliyorum.

Uzun oldu, aralari geciyorum ama geldim filmin en güzel sahnesine. Son 30 saniyelik tamamen Scorsese imzali kapanış sahnesi.. Leo Son sahnede tekrar sizofren Teddy oluyor, doktor yanina geliyor, yine sigara ve ateş kafasi, aksani degisik bir sekilde hala ama hala şizofren Teddy oldugunu düşündügünü belli ediyor. Doktor diyor bu olmamiş beynini alalim, ama tam giderken “canavar gibi hatirlayaralk yaşamaktansa beyinsizliği tercih ederim” kafasinda bir cümle ediyor... Ama öyle bir yansıtıyor ki adam sahneyi bambaşka, oyunculuk da bir o kadar efsanevi kimse anlamiyor da sadece seyirci anliyor. Ve orada kafasi acik seyirci düşünmeye başlıyor:

Ulen yoksa; bütün olay adamin bütün hatiralarindan kurtulmak için yaptığı şizofrenik bir numara mıydı? Sadece hatirlayamamak için kendini Teddy olarak gösterdi cümle aleme, ve o şekilde son ayları yaşamış olabilir mi? Sürekli beyin ameliyatini doktorlara sormasi bu yüzden olabilir mi? Peki ateş bulunan sahnelerde numaradan şizofren, su bulunan sahnelerde adam kendinde olabilir mi? Su- saflığı ateş –sikintiyi simgeledi bütün film. Yada su ile yaşanan trajedi den sonra su saflığını kaybetti mi? Yaw adam numaradan sizofren mi oldu, yoksa şizofren oldu, sonra öğrendi sonra tekrar numaraya mi döndü? Bu loop kac kere yaşandi noluyor lan?

Son soz: Ateş vs. Su, Deli vs. Akıllı, gibi kavramlarin yaninda bir de enteresan tespit. İki kere flasback cinayeti var filmde, birinde adam “delirip” Nazi askerlerini vuruyor, ikincisinde anne “delirip” çocuklarını vuruyor. “akilli” seyircilerden hepsi Nazi askerinin ölümünü umursamiyor, anne ve çocuklarin hikayesi insanlari hüngür hüngür ağlatiyor. Hangisi neden daha tolere edilir oluyor?

1 yorum:

  1. "“akilli” seyircilerden hepsi Nazi askerinin ölümünü umursamiyor"daki akıllı seyirci, İsrail olaylarında Hitler alıntıları twitter'layan adam olabilir mi? Hah!

    Diğer sahnede de ağlamadım ben gerçi ama :)

    YanıtlaSil