1 Aralık 2011 Perşembe

Ben Kılıçdaroğlu'nun oğluyum.

Bakın şimdi sizi bi helezona sokucam...

Önce şuna bi göz atın. Sadece başlığa bakmanız bile yeterli: http://www.ntvmsnbc.com/id/25301987

Konu, Kılıçdaroğlu'nun oğlu. Kendisi bedelli askerlik yapmayacakmış. Böyle buyurdu babası.

Bedelli askerlik yanlısı değilim. Düzeltiyorum, askerlik yapmama opsiyonunun sadece parası olana veya krediyi ödeyebilecek olana bahşedilmesi yanlısı değilim. "Türkiye'nin güçlü bir ordusu vardır" tezine, "Bizim ordumuz böyle olmasa bize naaparlardı, nasıl işgal ederlerdi belli değil" teorisine hizmet etmektense işine gücüne bakması gereken; hayatına verdiği (en az) 6 aylık ara kurduğu şirketin gidişatına, annesinin tedavisine, çocuğunun eğitimine, evinin çekip çevrilmesine sekte vuracak olan adamlar var. Bu ülkede kıt kanaat geçinen adamlar var ve onlar askere gitmek zorunda ve kim bilir ülkenin neresine.

Askerlik nedir? Siz ne gördünüz bilmiyorum ama ben hatırı sayılır miktarda arkadaşımın askere gidiş-gelişini izlemiş biri olarak konuşacağım. Bu insanların komandosu da vardı, Kars'ta, Sarıkamış'ta, Kıbrıs'ta, Malatya'da veya İstanbul Gayrettepe'de yapanı da, Kütahya'da havacı olanı, Ayvalık'ta turizm jandarma olanı da... Ortak yönleri şuydu: Ordunun bir neferi olmaktan ziyade, kayıtlı ve şartlı olarak kayıtsız şartsız "sir yes sir" demeyi öğrenmeleri/öğretilmeleri, suyu fazla harcamamaları, "koğuş kalk!"maları (orduevinde yatan uzun dönemleri tenzih ediyorum), yataklarını düzgün toplamaları, "askere gidip adam ol"maları. Şimdi savaş çıksa, toplu tüfekli, süngülü savaş mı çıkacak; çıksa, ne olacak, rahat mı uyuyacağız 18 gün/1 ay eğitim aldıkları için usta nişancı, kahraman asker çıkıveren arkadaşlarımızı cephede düşünerek? Bizi koruyorlar diye?

Arkadaşlarımın çoğundan daha çok atış talimi yapmışımdır sahildeki balonlara ateş ederek, o zaman beni alsınlar askere. Ömür Gedik ile kankalanmayan namerttir.

Şimdi ben kendimi Kılıçdaroğlu'nun oğlunun yerine koydum, ulan ne acayip şey. Param var mesela, hayatımın (en az) 6 ayını işimden gücümden ayrı geçirmek istemiyorum. 6 ay ortadan kaybolursam sektörden silineceğimi düşünüyorum belki. Ama MBA bile yapamıyorum, çünkü Kılıçdaroğlu'nun oğluyum, çünkü bana "askerden kaçmak için yapıyor bak bak" derler. Derleer, derler; yapmasa da yaptı derler...

Ben Kılıçdaroğlu'nun oğluyum. Adım önemli değil. Hayatım üstünde hükmüm yok, soyadım sebebiyle verilmiş kararlara bağlı yaşıyorum. Balet olabilir miydim mesela? Askerlik konusunda kendi kararımı verebilir, icabında vicdani redçi olabilir miydim? Eşcinsel olabilir miydim? İmam hatip lisesine gidebilir miydim? Türbanlı bir kızla evlenebilir miydim, tamam türban siyasi simgedir ama, çok sevseydim mesela? Sapıtabilir miydim orada burada, sarhoş olup kavga çıkarabilir, ehliyeti kaptırabilir miydim? Çok fazla veya çok az çocuk yapabilir miydim?

Soyadımı milletin gözüne sokmak söyle dursun, icabında saklayabilir miydim?

Öte yandan "efendim sınır karakoluna gönderilmeyeceği belli bir adamın bedelli yapmayacak olması" zırt vırt konuşmak, Van'a yardım için maaşını gönderen milletvekiline "hadi ordan ne olacak senin maaşınla" demek gibi aynı. Yani, saçmalığın dik alası. Ne yapsın yani, sınır karakoluna gönderilmeyi mi istesin adam, kendini birilerine ispatlamak için? Dağ komandosu mu olsun illa?

Bir de şunu düşündüm, bu anti-gemicik kafayla Kılıçdaroğlu isteyebilirdi de belki sınır karakoluna gönderilmemi. Bir baba olarak tabi ki istemezdi ama sonunda "kısmet böyleymiş, işte biz Türk milletinin her ferdi gibiyiz, ayrıcalıklı değiliz" deme fırsatı elde ettiğine sevinebilirdi azıcık. Ama değil bu ülkenin muhalefet partisi başkanının oğlunu, soyadı Kılıçdaroğlu olan kimseyi sınır karakoluna göndermezlerdi ki zaten. Kura mı dediniz? Hıhı, tabh.

Şimdi çıkın bakalım girdiğiniz helezondan ve söyleyin: Bedelli askerlik yapsam mı, yapmasam mı, her şekilde hakkımda ne düşünmeniz caizdir?


(Bu yazı eşzamanlı olarak yazıkalır...'da da yayınlanmaktadır.)