23 Mart 2012 Cuma

Orange

(yazarı bilinmiyor. liseli olduğundan şüpheliyim ama...)

10 Şubat 2012 Cuma

biz kalender meşrebiz

Siz bu görsele pek güldünüz ama, biz gülmeyebiliriz.
Biz kalender meşrebiz çünkü.

DVD yoksa VCD izler, portakal bulamazsak limon sıkarız.


Sonuçta o da portakal suyu bi yerde (ama nerde bilmiyolar hadi öptüm bay)

12 Ocak 2012 Perşembe

Can Bonomo kim ya?

Bir adam var, senin arkadaşın bile değil. Şarkı söylüyor bu adam. Bir arkadaşın arkadaşı dinletmişti bir gün Çengelköy'e, kahvaltıya giderken. "Bu ne?" demiştin, "Şaşkın" demişti. "Peki kim bu?" demiştin, adını söylemişti: Bonomo. Grup adı sanmıştın, internette aramıştın, bir şey çıkmamıştı. Haftalar sonra aynı arkadaşına gidip "abi sen bana bir şey dinlettin ya, neydi o?" demiştin, öğrenmiştin, çocuğun adı Bonomo'ymuş meğersem. Can Bonomo. Bonomo ne komik bir ad değil miydi, kameraya 333 demek gibi bir şeydi.

O şarkıyı arkadaşından edinmiş, manyak gibi dinlemiş, çok sevdiğin diğer şarkılar gibi kendinle özdeşleştirdiğin sözcükler, cümleler bulmuştun içinde. Ofistekilere dinletmiş, aynı "kim bu?" sorusuna sen yanıt vermiştin bu kez: Can Bonomo. Uzayan mesailerinizin kafa dağıtma şarkısı olmuştu Şaşkın.

Sonra bir gün Moris gelmişti -çünkü Moris gelmekte ve gitmektedir hep-, sıcak denebilecek bir akşamda alternatif çimlerde oturmuştunuz tayfayla. Moris "durun size Bonomo açayım" demişti ve çıkarmıştı telefonu; işte diğerlerinin bildiği ve bilmediği tüm şarkıları ("abla" gibi mesela - sahi, ne oldu o şarkıya?) dinlemiştin orada. "Bana bir saz verin" ne güzeld dimi ya? İlerleyen günlerde Moris'in yakasına yapışıp istediğin kayıtları almıştın, ama formatları iPod'a uymuyordu ne yazık ki.

Sonra albümü çıktı Bonomo'nun. Twitter'da takip edilmemekten korkmayan bir grup olarak abandınız hashtag'lere, #canbonomo TT oldu. Bu sefer değişik sordu insanlar: "Can Bonomo kim ya?"

Albüm için seçkin müzik marketlere bir gittin olmadı, iki gittin dağıtılmadı henüz dediler, sinir oldun, Meczup'u yazdın hemen o akşamki lansman konserinden önce, aldı İzmirli dostlar götürdüler seni Babylon'a. Konser öncesi biraları içerken köşede, ayaküstü tanıştınız bile (ama o seni hatırlamaz bence). Sonra konser başladı. Bonomo, kendi deyimiyle kapılarını aşındırmış, gitmiş gelmiş ve sonunda sahneye çıkmıştı işte orada, heyecanlıydı, şaşkındı, güzeldi. Albümü aldın çıkışta -sonunda!- aslıko'yla imzalattınız, o buzdolabının üstünde fotoğrafını taşıdığından bu ilginç adamın ve hatırladığından "bak şu şarkıyı şurada yapmışlardı"larını, ona yazılan yazı da değişik oldu haliyle ama seninki de hiç fena değildi: "Hep benimle kal, hiçbi derdin olmasın!"

12341234 diye sekiyor muydun metroya yürürken? Eh, müziğin böylesi güzeldi.

Kaldın bu ilginç adamla. Örovizyon umurunuzda değil ama bu bahaneyle onden birkaç şarkı daha dinlersiniz yeni albümü beklemeden.

Ne yaparsa yapsın, kaçıncı olursa olsun; katlanarak büyüdü ismi halk nezdinde. Her gün daha çok insan soruyor "Can Bonomo kim?" diye. Onu tanımayanlar için üzülmüyorsun ama, uzun zamandır müziğiyle tanış olmanın tatlı bir tarafı olduğu da doğru dimi, itiraf et...

Evet, evet aynen öyle!



Bu yazı, eşzamanlı olarak
yazıkalır...'da da yayınlanmaktadır.