31 Ekim 2011 Pazartesi

Starbucks @ Boğaziçi University


Bizim okula Dunkin' Donuts açılıyorken vaktiyle, ne olay olmuştu allahım! O kuzey kampüsün çirkin binalarının, sürekli tavaf edilen ve şimdi gitsem fizik laboratuvarını yine bulamayacağım KaBe'sinin, içi güzel dışı çirkin kütüphanesinin orta yerine kondurulmuştu bir Dunkin' Donuts standı. Dükkan değildi, içine iki kişinin sığabileceği bir standdı olsa olsa.

Olay çıkmıştı. Biz arada kütüphaneden çıkıp donut yiyen emperyalist piçlerdik. Kantinde Nestlé gofret vardı, ona para vermek günah değildi tatlı su sosyalistliğinin raconunda.

Sonra birileri dedi ki "Sosyete Kantin'in yerine Burger King açılacak." Hemen toplanıldı, çimlerin üstü el ilanlarıyla doldu, camlar çerçeveler indi aşağı. Burger King açılmadı, bu yüzden midir, bilmiyorum ama sanmam. Onun yerine ne idüğü belirsiz tavuk parçaları satılıyor aynı yerde.

Bu değneğin "salak mısınız yea" diyen ucundaydım ben, ben de başka bir laciverttim sonuçta. Hala da öyleyim. Neye karşı savaştığımı bilmeden savaşmadım hiç. Bu savaşın beni, bizi kutsala ulaştırmak şöyle dursun, keyifle geçmesi gereken iki satırlık ömrümüzden yediğinin farkındaydım. En önemlisi de, şirket protesto etmek adına Saatli Bina'nın o güzelim duvarlarını rezil edip sonra da o sayıp sövdüğüm şirketlerin kapısında yatmadım iş için. O şirketlerde çalıştım, o şirketlerde çalışabileceğimi her zaman bilerek büyüdüm çünkü. Değişmedim.

Geçenlerde dostum Cem Yapar "okulda Starbucks açılmış" dedi. Şaşırdım, "neden duymadık?" dedim. "Bilmem, berberin yerine açılacakmış işte" dedi. Kaç yıllık berberin!!?! "Berber içeri alınacakmış" dedi sonra, oh, neyse.

Okula bu aralar pek gitmedim; 1. Erkek Yurdu'nun yeni, Study'nin bitmiş halini görmedim henüz. Merak ediyorum, ama üzülüyorum da; statükocuyum ya hani, değişmeseydi be o kulüp odası filan... Berberi merak etmem de ondan ya zaten. Neyse, konu o değil. Benim okula gidip gitmemem etkilemezdi böyle zamanın büyük haberlerini duymamı eskiden. A-aa... Boğaziçi Üniversitesi'ne Starbucks açılmış ve kimse bundan bahsetmemiş; kimse olay çıkarmamış, önünde oturmamış, feysbukta bunun için kampanya yapmamış, öyle mi?

"Vay be Cem" dedim, "Nerde o eski tatlı su sosyalistleri..."

Gülünecek bir şey vardı, güldük.



Konuyla ilgili ayrıntılı dalga için buraya:
Mekan bilgileri için şuraya.

Bu yazı eşzamanlı olarak yazı kalır...'da yayınlanmaktadır.

27 Ekim 2011 Perşembe

Deprem Vergisi Icimizde

Standart baslayacagim- Van depreminde yasamini yitirenlerin topragi bol olsun, yaralilara acil sifalar. Ancak tabi boyle seyler olmasin da madem oldu, neler yanlis yapildi neler yapilmaliydi bir elestirel bakalim isterim. Uslubumu bilirsin sokak agziyla yazacagim, turkcesi hataliysa turkce severlere ozur...

3 gundur bir yaygara deprem vergilerimiz neredeymis, hadi van i bastan yapsinlarmis vs vs. simdi bu benim ekonomist damarlarimi deprestirdi. Onu yazacagim, musait bi zamanda cadir meselesi ve diger sorunlara da gireriz diye umuyorum.

Olaya bastan bakalim. 99 depremi oldu, buyuk yikim bir suru kamu harcamasina ihtiyac oldu, devlet guclukle harcama yapti. Ancak para bitti, devlet buyuklerimiz (ki o zaman Ecevit hukumeti vardi) dedi ki, ben depreme cok harciyorum, bunun icin para ayirmamistim... bi vergi koyacam herkes destek ciksin dedi. Gecici olacak su harcamalar bitsin kaldiririz dedi.. Ve dikkat et bunun icin oiv ve otv vergileri hayatimiza girdi. Deprem sonrasi harcamalar sayesinde devletin parasi bittigi ve para almak icin kondugu icin buna halk ve komuoyu "deprem vergisi" diye lakap takti. Ne mevzuatinda ne de uygulamada, bu verginin deprem yatirimlari ve deprem icin bir fon olacagi gecmiyordu.

Velhasil bu sayede devlet o ekstra 19 milyar dolarlik 99 depremi yukunden biraz nefes aldi. ancak daha sonra biliyorsunuz, ulke krizlere girdi, ekonomi sikintiya dustu. resmen battik. ulkede bizi kurtaracak adam bulamayinca dervisi cagirdik. o donem ve sonrasi o kadar culsuzduk ki gecici diye adini koydugumuz oiv yi kalici yaptik.. dedik ki, abi gene devlette para yok batiyoruz herkes elini cebine atsin, kemer sIksIn.. :) yani anlayacagin, yine o paranin deprem icin kullanilacagi konusunda bir numara yok. actik batiyorduk. Devlete kaynak lazimdi. Bu. Bak adi falan da "deprem vergisi" degil..

Dervisin ekonomik plani butce disiplini uzerine kurulu. der ki, sen devlet olarak surekli borclanma ihtiyaci duyuyorsun, borclandikca batiyorsun, battikca daha borclaniyorsun siciyoruz. bundan cikacaz, abuk subuk borc almayacagiz, usturuplu harcayacagiz. devlet kuculecek isci cikacak ozellesecek borca ihtiyacin azalacak. sistem bu. isledi mi? isledi. Simdi diyen var ki "e ben zenginlesmedim?" E ama "eben zenginlesti"... ulke zenginlesmedi diyen ahmaklik yapar. ha gelir adaletsizligi var mi var. (yine de bir cok ulkeden iyi) herkesin arabasi evi oldu. sistem isliyor, carklar donuyor. Eski tip zenginlikten yeni usul zenginlige gectigi icin, para el degistirdigi icin, eski zenginler yakiniyor, ama bir cok gosterge dogru yolda oldugumuzu gosteriyor.

Neyse, deprem vergisi neymis? deprem icin alinan bi vergiyle alakasi olmayan, OIV adi altinda devlete para almak icin gerekli bisiymis. Ustelik ulkemizin vergi sisteminde hazine birligi vardir. (tahsis i adem miydi hukuki adi neydi) o da soyledir, kasada tum vergiler birikir, evin tum parasinin birikip faturalarin oradan odendigi gibi oradan butce icindeki seyler odenir. damga vergisi damga alimina, petrol vergisi petrol alimina gitmez. para toplanir butce toplanir oradan harcanir. "E ama su vergiyi niye baska seyler icin harciyorlar?" diye bir soru sacmadir. Ulkenin kurulusundan beri sistem budur...

Simdi adam sana dese o para da diger vergilerden bi farki olmayacak sekilde saglika egitime altyapiya dis borca gitti demekte hakli mi? hakli, cunku verginin ozunde herhangi bir vergiden farki yok.. niye olsun? butcede ne varsa onu yapiyor. Ve inan bana butce disiplini saglaniyor, az borclanma hatta fazlalarla bu is toparlaniyor. Ulke bu disiplinle buyuyor.

Onun disinda, diyebilirsin ki gene de devlet biraz harcamaliydi deprem icinde.. hah simdi geldik oraya.. Ben niye bunlari yazma ihtiyaci duydum? neden senin gozunde "abi hukumeti koruyor bu, tayyipci bu ae!" konumuna geldim? cunku yanlis elestirerek dogruya ulasamayiz. Bu kadar kotu elestirirsek devleti populizme sova, bos muhabbete sevk ederiz. ihityacimiz olan soru deprem vergisi nerede? degil, deprem icin nasi bi plan yapardik? Bunu butcede nasil cozerdik? Senin soruna adam yol yaptik diye cevap verip geciyor, basit cunku.. ben diyorum ki bunun plani nerde bu plani yapalim uygulayalim artik.

Sikintisi ne biliyor musun? Senin o paralari neye odedigini bile bilmemen.. gercekten deprem harcamasi yapiliyor ve bundan sonraki depremler icin para birikiyor mu saniyordun? Senin ulkenin butce sikisikligindan haberin yok mu? Vergi politikalarindan haberdar misin? Neye gore oy veriyorsun? Butcesinde deprem yatirimi olan partilere mi oy atiyorsun, icraatlari takip ediyor musun? yoksa sadece ideoloji misin? Suruyu takip mi ediyorsun?

Bi cozum onermeden de birakmayacagim... Deprem vergisi hic olmadi bunu cikar artik.. devlet butcesi de karun un hazinesi degil, onu yapsin bunu yapsin diyemeyiz. diyorsan o butce yapilirken diyeceksin.. kamuoyu yaratacaksin, suna su kadar harcamayalim sunu harcayalim diyeceksin. sen yillar boyu sus, sonra ee ben buna para biriktiriyoruz saniyordum. E bende sen bir farkindalik ile yasiyorsun saniyorum. koyunmussun o zaman sen?

Bazi tavsiyler ilk akla gelenler: oncelikle su yikilan binalarin sorumlusuna (onayliyandan tut, belediyeye kadar) vereceksin cezayi, -adam oldurme.. sonra denetim. uygun olmayan binaya vereceksin cezayi,-olume tesebbus.. belediyeyi bile denetleyeceksin. Konut stogunu degistirmek icin destek cikacaksin, tesvik olur, yasli konuta ek vergi ile olur. tum dunyaya insaat yapiyoruz, insaata devam... ozel sektor girecek bu ise sen tek basina yapamazsin... o binalar donusecek, o gecekondular yikilacak.. Bir film bir belgesel neyse biraz da korku vereceksin.. balkondan sarkan klimaya bile depremden duser diye cezayi basacaksin.. yardim kuruluslarini toparlayip organize edeceksin. sistemin olacak gerekirse siren calip tatbikatini yapacaksin tum sehirlerde. bak deprem ulkesi dedigin yerde duvara tablo asarken cift taraftan kemerle sabitliyor adam.. bunu yapacak bilince sokacaksin beni... Ama bunlar yaparken karni da doyacak adamin. Ac adama hani tablondaki deprem emniyet kemeri diyemezsin, o yuzden butce disiplininden de vazgecmeyeceksin.

yani deprem vergileri nerede demeyeceksin. bunu zaten onceden bileceksin. yasaminda, ulkende, dunyada kudretin oldugunu hissedeceksin. dusuneceksin dusundurteceksin....

26 Ekim 2011 Çarşamba

çizenlerden

Erinç'e gelsin.
Gerçi biz muhabbeti her zaman severiz ama :)

‘‘I prefer drawing to talking. Drawing is faster, and leaves less room for lies."

Le Corbusier

20 Ekim 2011 Perşembe

Yalnız ve Güzel Grooveshark'ımız

Grooveshark denen eli öpülesi, dibinde yatılası sitede ortak bir hesap kullanıyoruz arkadaşlarla; herkes oraya ekliyor ne ekleyecekse ki, hepimiz nasiplenebilelim birbirimizin dinlediğinden. İmece mi dersin, besin paylaşmak mı, artık her neyse.

Amma velakin, sarpa sardı burası da haliyle. E normal, hepimiz bok hepimiz çok diye. Ben de tutkuyla sevdiğimiz yalnız ve güzel grooveshark hesabımızın iki-üç tıkla tahlilini yapayım dedim, naçizane...

Playlist var, adı hareketli tandans. İçinde iki tane şarkı var. Hık diye kalıveriyorsun hareket ederken.

Playlist var, adı daytrippin'. Yüz yıldır orada olmasa diyeceğim ki içindeki iki şarkının üstüne ekleme yapılacak, acele edilmiyor, orasını burasını mıncıklayıp dibini koklayarak seçiliyor şarkılar... Ama yok. dedim ya, yüz yıldır orda. Ne day, ne trip var ortada. "Takılırken kitlendiğim şarkılar" bile değil, öyle bir tripsizlik mevzubahis. (Bu arada, Galuchat'yı listene attım Onurlu, dinle bak bakalım kitliyor mu:))

Playlist var, adı türkçesi. Adına bakma, yerli-yabancı karışık kaset. Yerliler de, "teoman-en iyiler" bile değil, 3-4 tane grubun bulabildiğin tüm şarkıları. O grupların da kendilerine has playlist'leri var ha, yanlış olmasın.

Playlist var, adı güzel müzik. Hah iyi dedin, kaliteli müzik gibi aynı (hani vardı ya...). İki tane grup seçilmiş, bulunan tüm şarkıları oraya dizilmiş. Sanırsın ki dünyada ruhun gıdası iki tane grup var.

Playlist var, adı 010111, 27.02.2010 veya 98934801. zamanın birinde, bir gün otururken dinlenmiş müzikler. O günü mü hatırlıyoruz bu playlist'i çaldıkça, aşkımızı mı yad ediyoruz, senede bir gün kafalarına mı giriyoruz, belli değil.

Playlist var, adı 23-05-flugtag. İçinde Müslüm Gürses var, seçmece; iki Yeni Türkü, bi Bülent Ortaçgil, bi Duman. Flugtag'a gitmeden dinlendi miii, yoksa bu müzikler dinlenirken flugtag misali uçuldu muuu, orasını karıştırma.

Playlist var, içinde şarkı yok. Naaays!

Girip şu hesabı güzelce bir şartlamak lazım aslında. Seni seçtim dostum Cem Yapar. Nihayetinde, tüm dizilere, filmlere düzgün isimler ve klasör simgeleri vermeyi kendine görev edinmede benden beter bir adamsın. Fuzuli işler, en sevdiğim...

Hadi ben de bir şarkı armağan edeyim de İzmir marşıyla olmasa da, bando mızıka gidelim. Ale hop, yallah!


(Bu yazı eşzamanlı olarak yazıkalır...'da da yayınlanmaktadır.)

6 Ekim 2011 Perşembe